Küçürek Öykü
Murat Gökhan Gökdemir – Pres Makinesi
Bazen oje sürmek isterdi. Bu arzusu tramvayda alevlenirdi. Dur kalk duraklar arasında yaşıtı ya da değil ; genç kızlar, orta yaşlı kadınlar hatta rahmetli anacığı yaşasaydı ondan da büyük hanımların parmaklarında ışıldayan rengarenk allı pullu ojeli tırnaklarına bakışlarını kaydırırdı. O yanlızca yedi parmağına oje sürebilirdi. Bazen “az şey midir bu?” diye kendine sorardı. Aldığı yanıta göre kalan parmaklarına oje sürmeye koyulurdu.
Pres onun hayatıydı. Bayılırdı pres makinesinin sesine, demirden heybetli gövdesine, kudretine ve gücüne…Bu sevda çoğu insana garip gelirdi. Yine de kimselere kulak asmadan içten içe gizlice sevmeye devam ederdi. Hatta pres makinesinin başında olabilme hülyalarına bile dalardı. Makine bozuktu, patron biliyordu, kaç kez de söylemişti, sayısını bilmiyordu. Üç ay raporlu kaldı evde eli beyaz sargılarda. Can atıyordu pres makinesine geri dönebilmeyi. Onun ne suçu vardı ki? Arızalıydı besbelli presi, canı kadar sevdiği biricik presi. Kaç kez söylemişti, İster miydi hiç yoksa o da böyle olmasını? Üç küsür ay pek ağır geçti. Oysa ki ,dünya tam yol ileri gayet atik bazen neşe, bazen kederle ama illa ki topaç misali fıldır fıldır dönüp durmamış mıydı? Bildiği en iyi şeyi yaptı tamı tamına on dört sene dünya deli gibi dönüp dururken. Preste çok iyi bir işçi olduğuna inanıyordu. Ne enfes yaprak sarma, ne ince oya işleme, ne de iyi cam silme söz konusuydu onu diğerlerinden farklı kılan. Presin başında bir başka oluyordu besbelli. Ne telli duvaklı gelin olmaktaydı gözü ne de şefkat dilenen bir bebeğin ona sevgiyle bakmasındaydı. Varsa yoksa presi. Patronu iki para demetini sapasağlam eline sıkıştırdığında öylece şaşarak kalmıştı. İstemem demişti, iyi olunca döner alırm alın terimle hakkım olanı, sadece beni makinemden ayırmayın. Bahardı yaz oldu. Üç kesik parmağı kanadı ve en sonunda kurudu. Öyle bir kurudu ki kesik üç parmağı, ben onu budanmış gül dallarına benzeteceğim.
Bir gün yedi parmak, cam yeşili ojelerle, sarıldı canı gibi sevdiği pres makinasına. O güne şahit olanlar sıradan bir güne şahit olduklarına inana dursunlar dünya bir başka döndü onun nazarında. Hem de ne döndü be! Fırıldak gibi lafı az gelir, çok ötesi bir dönüştü bu…