Connect with us

Röportaj

Röportaj – Zeynep Eşin “Hayat Hanım’ın Hayaletleri “

Soru 1: ‘’Elma Ağacının Gölgesinde’’ ve kitabınıza ismini vermiş olduğunuz ‘’Hayat Hanımın Hayaletleri’’ isimli öykülerinizde hayalet teması mevcut. Diğer öykülerinizde bu tema mevcut değil. Örneğin, Mine Söğüt’ün ‘’Gergedan Büyük Küfür Kitabı’’ isimli eserinde bir gergedan metaforu var ve farklı bölümler ve öykülerde gergedana rastlıyoruz. Kitabınız için benzer tematik bir metafor düşündünüz mü?

Öyküleri farklı dönemlerde yazdım. Bir bütünlük olsun diye düşünmedim. Ama yaşadığınız ortam gözlemlediğiniz insanlar vs. sizi bir yere çeker girmek istemeseniz de artık orada ve onlara hizmet ediyor hale gelirsiniz. Aslında kitabın bütününe geçmiş olan bir hayalet teması mevcut, yaşayan ölüleri unutmamak lazım. Karakterlerin hemen hemen hepsi kendi varlığını kanıtlamaya çalışıyor.

Soru 2: Genel olarak “Hayat Hanımın Hayaletleri’” isimli kitabınızdaki öykülerde kadın ruhunu, dışlanmışlıkları, ötekileştirilmeleri ve kadının toplumda var olma mücadelesini anlatıyorsunuz. Öykülerinizde karakterler erkek dahi olsalar yoğun bir kadın ruhuyla ele alınmışlar hissi uyandırıyor. Öykülerinizde kadını konumlandırmakla edebiyattaki kadın estetiğiniz gözler önüne sermektesiniz. Özgün kadın dilinin ve bakış açısının edebiyat alanına etkisini nasıl görüyorsunuz?

Öncelikle teşekkürler. Kadın dili- erkek dili diye ayırmak istemiyorum ki böyle bir çabamda hiç olmadı. Şöyle diyeyim yazarın teması yazarın evidir. Gider, dolaşır gezer sonra evine yani güvenli alanına geri döner. Ben de en iyi bildiğim şeyi yazmaya çalışıyorum.

Soru3: ‘’Hayat Hanımın Hayaletleri’’ isimli kitabınızda aktardıklarımızda da belli bir amaç söz konusu. Bu aktarımlarda birkaç teknik bir arada kullanmışsınız. Binbir Gece Masallarında kullanılan çerçeve tekniği, geriye dönüş tekniği, bilinç akışı ve Monoglarla iç çözümleme teknikleri göze çarpmaktadır. Öykülerinizde birden fazla teknik kullanmanız bilinçli bir tercih midir?

Sanırım ben yazarken de öğretmeye devam ediyorum. Bu bile isteye yaptığım bir şey değil içgüdüsel olarak yapıyorum. Bir öyküye başlarken ben bunu bu teknikle yazayım matematiği yapmıyorum. Yazacağım hikâye kendi yolunu belirliyor.

Soru 4: Ben Bir Hikâye Anlatıcısıyım öykünüzde ve diğer birkaç öyküde de masallar var.Kül kedisi, Sindrella, Demirci gibi ünlü masallardan izler var. Masallar sizi besliyor mu?

Elbette masallardan besleniyorum. Çocukluğumda dedem sürekli masallar anlatırdı ve dedeme gitmek için can atardım. Sonrasında kendi masallarımı anlatmaya başladım ve her zaman yan karakterlerin hikâyelerini merak ettim. Bu öyküde de aslında kendi merakımı bu şekilde dile getirip ve aynı zamanda herkesin bir hikâyesi olduğunu da göstermek istedim.

Soru 5: “Naz Nerede” öykünüzde yakın zamanda yaşadığımız Pandemi konu edilmiş. Bu tarz toplumsal olaylar edebiyatta hem malzeme oluyor hem de değişime sebep oluyor. Corona ve eve kapanma sizin yazma veya okuma alışkanlığınızda değişime sebep oldu mu?

Benim için sokağa çıkmama dışında pek bir şey değiştirmedi.

Soru 6: “Sefiller” öyküsü hem Sefiller romanının yazılmadan önceki gününü anlatıyor. Hem de kitapta nerdeyse alıntı olmamasına rağmen “Sefiller romanından bir” alıntıyla başlıyor. Neden?

Özel bir sebebi yok aslında.

Soru 7: Son yıllarda öykü alanında birçok gelişme sağlandı. 2000 öncesi döneme göre günden güne çoğalan edebiyat dergileri, fanzinler ve internet sitelerinin sayısında artışlar mevcut. Günümüzde öykü ve edebiyat alanında gelişme sağlanmasına rağmen yazarlar halen birtakım sorunlarla karşılaşmaktadır. Bir dergide yazınızı yayımlatmak yahut bir kitap yayımlatmak için bir isim sahibi, popüler yahut belli bir fikir ekseninde yazmadığınız zaman buralarda ürün yayımlatmak bir hayli zor. Bu durum ekseninde günümüz öykücülüğü hakkında düşünceleriniz nedir?

Aslında şu anda dergilerin fazlalığı ve bazılarının vasıfsızlığı iç acıtır durumda. Öykünün ya da incelemenin ne olduğunu bilmeyen insanlar bir heves ile dergiler kuruyor, basıyor. Bir bakıma da öykü yazan kişilere birçok olanak sağlıyor. Bir dönem ülkede herkes şairdi şimdi de öykücü, iyiler yok mu? elbette var. Her dönem her yerde yani sanatın her dalında olduğu gibi edebiyatta da bir süzgeç var kötüler gidecek iyiler kalacak.

Soru 8: Yazı-yorum Dergisi’ni kurdunuz. Yazım yolculuğuna genel yayın yönetmeni olarak devam etmektesiniz. Yıllardır öykü atölyesi eğitimleri vererek ve kitap seçkileri oluşturarak edebiyat dünyasında birçok sayıda yazar yetişmesine önayak oldunuz. Sizin yönetiminizde ‘’Hikâyeci’’ dergisi çıkmakta. Ayrıca ‘’Öykü Yazmanın İncelikleri’’ isimli bir kitabız mevcut. Hem seçkilerinizde, hem de atölyelerinizde ve derginizde tarafınıza gelen öykülerde dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir?

Dergiye ilk başladığım dönemde de hep tarafsız bakmaya çalıştım. Yani kendi öykü okuma kriterlerimi bir kenara bırakıp, gerçekten öykü mü ? değil mi ona odaklandım.

Soru 9: Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun olmuşsunuz. TRT Müzik, Flash TV, TGRT Haber ve Barış TV kanallarında Uğur Dündar, Müjdat Gezen, Yaşar Nuri Öztürk gibi isimlerin gerçekleştirdiği programların yönetmenliğini yaptınız. Bir senaryo, bir kısa film ödülünüz bulunuyor. Sizi öyküye yönlendiren ne oldu?

Öğrencilik yıllarımızda okuduğumuz bölüm ile alakalı hayaller kurarız sonuçta da olmadığını fark ederiz. O dönemlerde bir sinema filmi maliyeti oldukça yüksek fiyatlara yapılıyordu bizlerinde yönlendiği alan elbette küçük bütçeler ile bir şeyler yapmak oluyordu. Hikâye olmadan senaryo olmaz.

Soru 10: Bir önceki sorumuz üzerinden devam etmek istiyorum. Sinema Televizyon ve Edebiyat üzerine. Sinema kendisinden önce var olan edebiyat ile iletişim içindedir. Sinema ile edebiyat arasında her zaman karmaşık ve zor bir ilişki olmuştur. Öykülerinizi yazarken sinemanın size bir etkisi oldu mu? Sinemadan beslendiğinizi düşünüyor musunuz?

Hepimizin bildiği gibi, Edebiyat dille yapılan bir sanat etkinliğidir. Sinema dille ortaya çıkarılan ürünün görüntüye dönüştürülmesidir. Sinemanın ortaya çıkışından bu yana edebiyat ile yakın bir ilişkisi vardır. Anlatmaya bağlı edebiyat metinlerinin temelinde olan kurgu, sinema ile edebiyatın ortak bağıdır. Bu yüzden, nasıl ki felsefe ile edebiyat birbirinden ayrılmaz bir bütünse, sinema ve edebiyatta birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Yani demem o ki, ben bütünlüğün peşindeyim.

Soru 11: Bir klişe bir soru olacak ama “son olarak ne söylemek istersiniz?”

Teşekkürler. Bu güzel sorularınız için teşekkürler. Yayın hayatınızda başarılar dilerim.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir