Connect with us

İnceleme

Adnan Altundağ – Sıcacık Bir Ev İncelemesi

Sıcacık Bir Ev Özgür Çırak’ın 2019 yılında NotaBene yayınlarından çıkan öykü kitabıdır. Özgür Çırak daha önce biyografik roman denemesi yapmış olsa da ilk öykü kitabı Sıcacık Bir Ev kitabıdır.

Kitap on iki öyküden oluşmaktadır. Öyküler genelde çok uzun  olmamakla birlikte okuyucuyu sıkmayan ve birbirinden değişik gündelik temaların içinde geçmesine rağmen Çırak’ın hayal gücü sayesinde gündelik olaylara ustaca bir anlatım kazandırılmıştır. Çırak bu öykü kitabıyla da öykücülüğünü kanıtlamış ve 2020 yılında Türkan Saylan Sanat Ödülü’ne layık görülmüştür. Yazar öykülerinde ele aldığı olayları genellikle gündelik hayattaki ve toplumsal sorunları bazen gerçekçi bazen de gerçeküstü bir dille anlatılmıştır. Kitapta yer alan öyküleri okumaya başladığınızda öykülerdeki karakterler kâğıttan birer uçak olup şehrin kalabalık  caddelerinden, ıssız sokaklarından, kapitalist sistemin kurmuş olduğu çalışma düzenindeki AVMlerden, huysuz bir at gibi sırtına çıkanı düşüren inşaatlardan, yoksul işçi mahallerin sofralarındaki umut kırıntıları ile beraberce yol ediyormuşçasına getirip aklınızın ve kalbiniz en dip noktalarına bırakıyor. Öykülere genel olarak baktığımızda hep emeğiyle geçinmeye çalışan insanların hikâyeleri gözümüze çarpmakta. Günün bütün saatini ayakta geçirerek bir dakika bile dinlenemeden kalabalık aç bir güruhu doyurmaya çalışan AVMlerdeki Burger dükkanlarında çalışan gençler,ölmek pahasına dahi yaşamlarını hiçe sayarak ekmek parası için ağır çalışma şartları altında çalışan kot fabrikası işçileri, hiçbir güvenlik önlemlerinin alınmadığı inşaatlarda çalışan inşaat işçileri ve beyaz yakalıların yakınarak gittikleri devlet daireleri gibi mekanları ve gündelik yaşamın bizzat içindeki meseleleri yazmıştır. Yazar özellikle iş yaşamındaki mutsuzluk üzerinde durmuş. İş yerlerindeki patron ve müdürlerin işçilerin yaşamları hiçe sayması, bir iki dakikalık dinlemenin gözlerine batması ve sömürü düzenindeki çarklardaki bir makine gibi çalışan işçilerin sömürü düzeninin işçinin kanını emmesi ve emeklerinin hiçe sayılarak öldüklerinde hiç var olmamış gibi yaşayışlarını ustalıkla ele alarak okuyucuyu düşünmeye sevk etmiştir. Yazarın anlatmak istediği bir diğer olay ise özel sektörde çalışan işçilerin yoksulluklarından dolayı ağır çalışma şartlarına katlandığı ve ellerindeki mevcut işi kaybetmenin korkusuyla katlandıklarını, devlet dairelerinde çalışan memurların ise borçlarından dolayı katlandığını vurguladığında, öğretmen olmadan önce memurluk yaptığından dolayı iş temalı öykülerinde işlerinden bıkmış olduğunu ve çalışma hayatının insanı köleleştirip bir ruhsuz bir robota görüştürdüğünü, çalışma hayatının iğrenç yanlarından kurtulmak istediği dile getirerek istifa etme eylemi mizahi bir dille anlatılmış. Yazarın ayrıca öykülerinde iş hayatındaki dostluklar değiniyor. Her gün yan yana olan ve aynı çalışma ortamını paylaşan arkadaşların yüzeysel ve yapmacık dostluklarını anlatarak insanların ikiyüzlülükleri gün yüzüne  çıkartıyor. Kitapta yer alan 12 öykü arasında ‘’Sıradan Bir İş Günü, Ölü, Akvaryum, Taşeron, Yosun ve Öksürmek Yasak ‘’ isimli öyküler kurgusu ile gündelik hayattaki kişilerin sorunları ve duyguları iyi harmanlamıştır.

Karıncafil Öykü Dergisi Sayı: 1 Sayfa: 16

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir