Connect with us

İnceleme

Adnan Altundağ ” Mezarlıkta Piknik” İncelemesi

Mezarlıkta Piknik, çeşitli dergilerde şiir ve öyküleri yayımlanan Mehmet Aman’ın ilk öykü kitabıdır. İnsanı, toplumda yaşanan çatışmaları, düzensizlikleri, zengin-fakir, güçlü -güçsüz, halk-yönetici, aydın ve cahil gibi tezatlıkları öykülerinde ele alan yazar, yaşanan olayları edebi süzgecinde süzüp, yaşananları gözler önüne sererek okuyucusunun karşısına çıkmıştır.

Mezarlıkta Piknik’te anlatılan öyküler âdete bir manifesto niteliğinde olmakla beraber,  toplum eleştirisidir. Çarpık düzene bir başkaldırıdır.  Toplumda yer edinememiş açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkûm edilen halkın, insanlar arasındaki gelir adaletsizliğinin uçurumun, toplumu sömüren din tüccarlarının, gündelik yaşantılarında fiziksel, duygusal ve cinsel şiddetle karşı karşıya kalan kadınların, toplumun değerlerini ayaklar altında çiğneyenlerin ve günümüz dünyasındaki insanın özetidir.

Mehmet Aman, öykülerinde, yaşamı, insanı işleyen, biçimlendiren ve toplumun yapısında meydana gelen tüm çarpıklıkları bir mühendis titizliğiyle işlemektedir. Toplumumuzdaki cahillik, bencillik, çıkarcılık, ikiyüzlülük gibi insan tutumlarıyla birlikte, kimi kurum ve otoritelerin kusurlu işleyişleri üzerinde toplumcu gerçekçi hem de mizahi bir dil kullanmıştır. Toplumun içinde bulunduğu süreci ele alarak insanın toplumsal ilişkileri inceleyerek, sosyal hayattaki gerçekleri, çarpıklıkları ve toplum içindeki sınıfsal ayrılıklara yönelik öykülerini toplumcu gerçekçi felsefi bir anlayış ile bu gerçekler üzerinde yoğunlaşarak, herkesin anlayacağı bir dille yazmayı amaçlamıştır.  

Öykülere bakacak olursak özellikle, kitaba ismini veren öykü Mezarlıkta Piknik, Süt Parası Bilet Parası, Sesleniş,  Tanrıya, Aeris? Mercanarius ve Oklava öyküleri dikkat çekmektedir. Yazar, öykülerinde ağırlıklı olarak sıradan insanların acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, düşlerini, düş kırıklıklarını memleketimden insan manzaraları olarak gözler önüne serer. 

“Mezarlıkta Piknik” öyküsü yazarın teyzeme adadım dediği ve kitaba ismini veren öyküdür. Yazar bir röportajında ‘’Erkek şiddetine maruz kalmış binlerce kadından biriydi teyzem. Birden değil, ıstırap çeke çeke öldü.’’ diyor.  Ne yazık ki şiddet yirmi birinci yüzyılda bile insanlığın en büyük sorunlarından biri olarak varlığını devam ettirmektedir. Kadınlar gündelik yaşantılarında fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik olmak üzere farklı şiddet türleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Şiddete maruz kalan her kadın beden, ruh ve sosyal açıdan son derece olumsuz şekilde etkilenmekte ve maalesef çoğu zaman bu şiddet ölümle sonuçlanmaktadır.

Nazım Hikmetin şirinde anlatıldığı gibi. 

“… ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

Anamız, avradımız, yârimiz

ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen.

ve soframızdaki yeri,

öküzümüzden sonra gelen…”

Kocalarından şiddet gören, her gün ölüm korkusu ile yaşayan ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen kadınlarımızın, yaşam hakkı elinden alınan ve çağın tüm olumsuzluklarına rağmen, tüm çirkefliklerine ve boğucu sınırlamalarına rağmen barış, dostluk ve güzellik adına bir takım yaşamsal öğelerden hala söz eden tüm kadınlarımızın durumunu gözler önüne sermektedir.  Ayrıca yazar öyküsünde dünyanın her yerinde ve bütün dinlerde yaşamın son temel olayı olan ölümü toplumsal yaşamın merkezinde alarak cenaze ve taziye zamanlarında kişiler arasındaki samimiyet kavramı irdelemektedir. Başkalarına söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayan insanların iki yüzlüklerini göstermektedir.

Süt Parası Bilet Parası öyküsünde; Toplum içinde oluşan adaletsizliğin ele alındığı bir öykü. Günümüz toplumunun genel bir özeti. Ayakları üstünde durmaya çalışan, elde ettikleri kısıtlı gelirle insani gereksinimlerini karşılamaktan başka yaşamın hiçbir noktasında varlık gösteremeyen insanların anlatıldığı öykü. Gelir dağılımı adaletsizliğinin yarattığı bu travmayı, en zengin ile en yoksul arasındaki uçurumun gün geçtikçe büyüdüğünü ve bir kesim sürekli olarak zenginleşirken, yoksul kesim ise daha derin bir yoksulluğa mahkûm edilişini anlatarak toplumun genel düzeyini anlatılmaktadır. 

Sesleniş, Tanrıya öyküsü ise sefalete karşı bir protestodur. Toplumda işsiz ve yalnız kalan gençlerin depresyon, sosyal geri çekilme, düşük benlik saygısı ve davranış sorunları gibi sosyo-duygusal sorunlarını özetlemektedir. Ülkemizde nice gencecik fidanlar hayatlarının baharında yaşadıkları zorluklar işsizlik, ağır çalışma koşulları nedeniyle hayata tutunamayıp yaşamlarına son vermişlerdir.  Hayatlarının baharında sonbaharda solan yapraklar gibi kara toprağın bağrına girmişlerdir. 

Oklava öyküsü en beğendiğim öykü. Üzerine cilt cilt roman yazılabilecek öykü. Din ve toplum ilişkisini anlatan bir öykü. Halkı maddi hem de dini değerlenin sömüren tüccarların sahtekârlığını gün güzüne çıkaran, dini değerleri suiistimal eden şarlatanları, kadını toplumda aşağılayan ve değersizleştiren insanların kişiliklerine ayna tutan metinler. 

Paul Henri, dinin, insanları coşku ile sarhoş eden bir sanat olarak ifade eder. Marx ise, çaresiz kalan bireylerin dine sarıldığını söylemektedir. Ayrıca “Dinî sefalet, hakikî sefalet kavramının başka bir adıdır ve bir yönüyle de hakikî. Din, (köşeye) sıkıştırılmış mahlûkun inlemesidir, kalpsiz bir dünyanın keyfidir, tıpkı ruhsuz şartların ruhu olduğu gibi Din, toplumun afyonudur. Marx’ın çok ünlü olmuş “din, toplumun afyonudur’’ sözü  Mehmet Aman’ın oklava öykünde vücut bulmuş adeta.

Aeris? Mercanarius öyküsü yöneticilere yönelik eleştiridir. Aziz Nesin’in dediği gibi ‘’İzahı olmayan şeyin mizahı olur’’.  Yazara göre sistem içinde oluşan düzensizliklerin nedeni toplumsal hayatta yaşanan sorunların yaratıcısı yöneticiler ve politikacılardır. Öyküdeki eleştiriler birçok kuruma ve genel olarak yöneticilere yönelik olduğundan ortaya çıkan eleştiriler bir bütün olarak bakıldığında dönemin yönetim sistemine yöneliktir.

Mehmet Aman, toplumcu gerçekçi bir yazar olarak toplum yapısında meydana gelen tüm çarpıklıkları gözler önüne serdiğinden geri kalan öykülerini de okuduğumuz zaman toplumsal, siyasal yaşamımızın çarpıklarını, günümüz insanımızın durumunu adeta okuruz. Okurken düşünür, ve öğreniriz .

Ayşe Taş’a ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen tüm kadınlarımıza…

Mezarlıkta Piknik- Mehmet S.Aman

Cumhuriyet Kitap, 1.Baskı, Ekim 2022 – 118 Sayfa

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir