İnceleme
Gürcan Banger’in ” En Uzak Şehir” Öykü Kitabında Anlatım Teknikleri
Bu çalışma üstkurmacanın imkânlarıyla karmaşık, iç içe geçmiş, bilinç akımı ve iç monolog, üstkurmaca teknikleriyle zenginleştirilmiş, ilk okumada kendini kolay ele vermeyen sıkı örülmüş öyküler oluşturulurmuş 70. Sait Faik Hikâye Armağanı (2024) yarışmasında finalist kısa listede yer alan Gürcan Banger in “Hayatın yalnız çocuklarına” ithaf ettiğim, dediği ikinci öykü kitabı “En Uzak Şehir” de edebi anlatılardaki kullanılan tekniklerini incelenmektedir.
Jorge Luis Borges; Her şeyin anlatılmış yazıldığını ayrıca bütün hikâyelerin otuz hikâye olduğunu ve bizim bunları tekrar ettiğimizi söylemektedir. Edebî eserler çeşitli anlatım teknikleriyle okura sunulur ve farklı anlamlarla okurun karşısına çıkarlar. Edebiyat alanında önemli olan, edebî metinlerde ne anlatıldığından çok nasıl anlatıldığı önemlidir. Yazarın nasıl anlattığını, yani üslubunu oluşturan unsurlardan biri de anlatım teknikleridir. Anlatım teknikleri, yazarın olayı, öyküyü anlatırken anlatımı güçlendirmek, anlatılanı daha etkili bir şekilde aktarmak için seçtiği ve kullandığı yöntemlerdir. Yazarın ya da eserin amacına uygun olarak seçilen anlatım teknikleri, edebî eseri oluşturan olay, kişiler, zaman, mekân gibi unsurların bir arada ve etkili şekilde okura sunulmasını sağlar. Edebiyat türlerinin estetik/sanat değerini belirleyen unsurların başında gelen anlatım teknikleri, sanatçının anlatmak istediği olay, durum ve olguları aktarmada önemli bir işleve sahiptir. Yazarlar, eserlerini kurgularken birtakım anlatım tekniklerine başvurarak anlatacakları insanı/temayı/meseleyi güzel ve yerine göre etkili bir şekilde aktarmaya çalışırlar. Bu anlamda anlatım teknikleri, anlatıma/aktarıma çeşitlilik, dinamizm ve derinlik kazandırmada önemli bir işlevi yerine getirir.*
1. Bilinç Akışı Ve İç Monolog
‘İç monolog’ ve ‘bilinç akışı’ teknikleri de anlatma esasına bağlı edebî metinlere zenginlik katan yönleriyle farklı okumalara ve incelemelere konu olan anlatım tekniklerindendir. Bu iki yöntemle yazar sözü roman ve hikâye kişisine emanet ederek, metin kişisiyle okuru birbirine yaklaştırır. Okuru doğrudan doğruya kahramanın iç dünyasıyla karşı karşıya getirir. Okur, böylece metin üzerinde düşünmeye, metni anlamlandırmaya ve tamamlamaya çalışır. ‘İç monolog’ ve ‘bilinç akışı’ modernist edebiyatta sıkça kullanılan anlatım teknikleridir.
Batıda 1800’lü yılların sonlarında psikoloji bilimi sayesinde kavramsallaştırılıp kullanılmaya başlayan ve 1900’lü yılların başlarından itibaren yazarların başvurdukları bu iki anlatım tekniği, özellikle bireyin iç dünyasını aracısız bir biçimde yansıtmada kullanılmıştır. Psikolojinin katkılarıyla kapsamı çizilen, insanın karmaşık dünyasını ele almada ve bilincini yansıtmada öne çıkan ‘iç monolog’ ve ‘bilinç akışı’ teknikleri, birinci şahıs (ben) anlatıcının ve kahraman bakış açısının kullanıldığı anlatma yöntemleridir. “‘Bilinç akışı’ ve ‘iç monolog’ tekniğinde sanatçı anlatı kişileri üzerinden değişik düşünce ayrıntıları sunma imkânına sahip” olur ve “eserde kalabalık şahıs kadrosuna olan ihtiyacı ortadan kaldırır”. Özellikle ben/başkişi (kahraman) anlatıcının kurguyu şekillendirdiği modernist roman ve hikâyelerde bu iki anlatım yöntemiyle bakış açısı daha işlevsel hâle getirilmekte, kişiler üzerinden anlatımın/aktarımın çarpıcılığı ve çeşitliliği sağlanmaktadır. Dünya edebiyatında Marcel Proust, James Joyce, Virginia Woolf, William Faulkner, Franz Kafka, Samuel Beckett gibi yazarlar bu teknikleri eserlerinde başarılı ve etkin bir şekilde kullanmışlardır **
Türk edebiyatında bilinçli olarak yeni yeni başvurulan bu iki anlatım tekniği, özellikle bireyi önceleyen onun iç dünyasını anlatan ve psikolojisini irdeleyen eserlerde kullanılmıştır.1950’lerden sonra ise modernist anlayışı benimseyen yazarların eserlerinde sıkça kullandıkları/uyguladıkları teknikler olmuştur. Türk edebiyatında bireyi merkeze alan Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar ile modernist nitelikli eserler kaleme alan Mehmet Eroğlu, Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay, Sevgi Soysal, Orhan Pamuk ve Hasan Ali Toptaş gibi yazarlar bu anlatım tekniklerini başarıyla eserlerinde uygulamışlardır
Gürcan Banger “En Uzak Şehir kitabındaki öykülerde yazarın eserinde sürekli okuruyla konuşması gibi iç monolog tekniği hemen hemen birçok öyküsünde göze çarpmakta.
Bu sıralar bir acayiplik var; kendi ismim bile yabancı gelmeye başladı. Evde kimi zaman “Mümtaz, Mümtaz” diye kendime sesleniyorum. Sonra kendimde olduğuma seviniyorum. İnsanın kendini bulmasi için ismi önemli… (Kayıp anahtar Syf.11)
Elveda Hasan elveda ihtimaller elveda hayat demek böyleymiş bazen nasıl olabildiğini kendime sorardım ölmek böyle birşey mi işte büyüyen o beyaz ışık ve sen demek göze böyle görünüyorsun merhaba ben hazırım artık gidebiliriz (Göz Uzaklığı Kadar Yakın Syf.81)
Ne çok gürültü var. Büyük merdivenin üst tarafındalar. Babam elleri ile abimin yakasını tutmuş, ‘’Başımın geri zekalı belası pis sidikli. Ona hep öyle şeyler söyler.Zafer abimin boğazı parçalanır gibi çığlık atıyor…(Anıların İzini Sürmek syf 58
2.Üstkurmaca
Üstkurmaca, bir edebî eserde oluşturulan kurmacanın gerçek olmadığını, bu kurmacanın da içinde bir kurmaca barındırdığını gösteren, “kurmacanın örtülü veya açıkça bozulup başka bir kurmacaya yer vermesiyle oluşan bir postmodern anlatı biçimidir. Bilindiği gibi geleneksel hikâyelerdeki sürükleyici olay örgüsünün yerini 20. yüzyılda modernist diye adlandırılan Kafka, Joyce, Faulkner gibi sanatçıların hikâyelerinde bilinç akımı tekniği almış ve bunun sonucunda zaman dizgesi kırılarak, bilincin zamanı öne çıkmıştır. Genel hatlarıyla üstkurmaca; edebiyatı bir oyun olarak gören postmodern yazarların, yazma eylemlerini de oyunun bir parçası olarak görmelerinden dolayı, anlattıkları ya da kurguladıkları şeyi nasıl oluşturduklarını dile getirmeleri, romanın veya öykünün içinde kendileriyle veya okurla bir nevi sohbet etmeleridir.
Banger Neredesin Sen? Göz Uzaklığı Kadar Yakın ve Gecenin Yitik Gaffar’ları öykülerinde iç içe geçmiş anlatılara dayanan daha çok uzun masallarda, halk anlatılarında karşılaştığımız üstkurmaca anlatı biçimi iç içe geçmiş çeşitli ilişkilerle birbirine bağlanmış hikâyelerin art arda anlatmaktadır. Daha sonra bütün bu hikâyeler ana hikâyeye etrafında bağlanmaktadır.
Kitaba ismini veren öykü En Uzak Şehir öyküsünde daha iyi ve güzel olanı anlatabilmek için çıkış noktasını gerçeküstü olarak seçen Banger düş gücünün sınırlarını zorlayarak geleneksel hikâye anlayışının dışına çıkarak bireyin ruhundaki huzursuzluğu ortaya koyarken birey, bu kaosuna somut olmayan bir tanım getirir
3. Toplumsal Gerçekçilik
Eserin gerçekliği noktası, bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Bir edebi eser nasıl olmalı, neyi anlatmalı, anlattığı şey gerçek yaşamla ilintili mi, günlük yaşamın veya toplumun bir parçası mı, inandırıcı mı soruları etrafında birçok görüş ortaya atılmıştır. Gerçekçilik, toplumsal gerçekçilik, toplumcu gerçekçilik, eleştirel gerçekçilik, gözlemci gerçekçilik konuları Türk edebiyat tarihindeki birçok dönemin yol haritası olmuştur; çünkü yazarlarımız “gerçekçi olanlar” ile “gerçekçi olmayanlar” diye belirli çizgiler doğrultusunda eserler vermiştir. Sabahattin Ali ile başlayan bu “dış-gerçekçilik” uzun yıllar birçok yazarımızı etkiler. Belirli bir gözlem gücüne dayanan ve toplumun sorunlarını anlatanlar arasında Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt, Kemal Tahir, Muzaffer Buyrukçu gibi sanatçılar yer alır.
Tek tek acayiplikleri, hiç birinin derinine inmeden, toplumla olan ilintisini bile sezdirmeden ele alınan” bu hikaye ve romanların “güzel yazmak” kaygısıyla ele alınmaları sanatçıyı gerçeklerden kaçmaya yöneltmiştir. ***
Anıların İzini Sürmek öyküsünde birçok yazarın asla anlatmaya cüret edemeyecekleri şeyleri ve bireylerin yaşamını toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmaktadır. Ezilen ve sömürülen insanların dramını yansıtırken toplumsal koşullara dikkat çekmektedir.
Gözlerim bağlı halde bina içinde bir süre dolaştırdılar. Katlar arasında inip çıktık. Aklımı karıştırmaya karıştırdıklarını biliyorum. Sonunda birden çok sorgucunun olduğunu hissettiğim bir odaya soktular.(Syf 56)
Duydun mu Simyacı ? Silahla ilgisi yokmuş. Bunlar perde arkası adamı … Başkalarının eline silah verip ipli kukla oynatıyorlar. (Syf. 57)
Sonuç olarak Gürcan Banger ‘’En Uzak Şehir’’ isimli öykü kitabındaki öykülerinde edebiyatımızda kullanılan anlatım tekniklerinin gücünü ortaya koyma çabasıyla toplumcu gerçekçilik’’ veya “eleştirel gerçekçilik’’le, ve psikolojik gerçekçilik ile okuru sarsan öyküleri günümüz öykücülüğünde önemli katkı sunmaktadır.
Gürcan Banger , En Uzak Şehir Mythos Kitap, 2023, 103 syf.
Adnan ALTUNDAĞ
*Mehmet Tekin, Roman Sanatı – Romanın Unsurları /2001
** Ö.Faruk Huyugüzel, (Eleştiri Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Dergâh Yayınları.
***Vadat Günyol, “Dış Gerçekten Gerçek-Üstüne Doğru