Connect with us

Küçürek Öykü

Adnan Altundağ – Özlenen

Hiç bir şey düşünmeden yürüyordu. Işığı yitirmiş gözleri kaldırım çizgilerine takılınca durdu. Kaldırımdaki çizgilere uzun uzun baktı. Ne vakit kaldırımda yürüse kaldırım çizgilerine basmak içinden gelmezdi. Çocukluğu gelirdi aklına. Seksek oynayışı. Kaldırım çizgilerine basmadan şehrin karanlık sokakları arasına daldı. İnsanların kafa kafaya, sırt sırta verdiği yoksul evleri geçti. Sokağın sonunda tek başına duran ve buraya rast gele atılmış bir taş parçasını andıran insanın ruhunu kemirdiğine inandığı apartmanın önünde durdu. Aydınlatıyordu ay ışığı kara bir bez parçasıyla örtülen geceyi.

Ay ışığını doldurdu avuçlarının arasında. Sürdü soluk yüzüne, sürme çekti ışığı yitirmiş gözlerine. Uzun bir ağlamanın sonundaymış gibi içini çekti. Yumruğunu kavağa kaldırdı. Sözcükler boğazında dikenli bir yumruya dönüşüverdi. Zorla yutkunarak bir koyunun kesilirken çıkardığı inlemeyi andıran cılız inlemeyle apartmana doğru haykırdı. “Tek odalı küçük evlerimizde mutluyduk. Dostluklar, sevgiler ve komşuluk vardı eskiden” dedi. Kendi sesini kendisi bile zor duydu. Bunları söylerken nerede o eski bayramlar, nerede o eski ramazanlar, nerede eski o yıllar der gibi söylemişti. Hayalleri geldi aklına. Daralınca ruhu insanın şehrin karmaşasından, kargaşasından, takılsa gözleri bebek yanaklı bulutlar arasında kanat çırpan ak gerdanlı alaca güvercine, herkesin hayali çekip gitmeli bir sahil kasabasına, seyre dalmalı dağların ardında güneşin doğuşunu her sabah. Yalın ayak dolaşmalı patika yollarda, ağzında sapı çiğnenmiş buğday başağıyla kovalamalı papatyalar arasında ölüme inat dans eden kelebekleri ve dinlemeli bülbülün hüzünlü aşk kasidesini. Uzanıp yeşeren çimlere baharın ilk ışıklarıyla hissetmeli toprağın terini, seyretmeli doyasıya deniz mavisi gökyüzünü. Atmalı oltasını köpük köpük bulutlar altındaki berrak mavi denizin bağrına. Ay ışığı içmeli mehtaplı gecelerde. Islık çalarak bir türkü tutturmalı rüzgârlarla düet yaparak. Saymalı yıldızları teker teker usanmadan bıkmadan, koyun sayar gibi ve karanlık gecenin koynunda uyumak…

Sitemli ve dargın olarak ufuklara doğru daldığı hayaller dünyasından başını kaldırdığında apartmanın yerinde olmadığını gördü. Ovuşturduğu gözlerini defalarca açıp kapattı. Uzun süre olmayan apartmanın boşluğuna baktı. Uzaklardan gelen sesle yüzü sarardı. ‘’Kansız, cansız apartmanlar ruhunuzu öldürmedi. Asıl ruhlarınızı kemiren insanların değişen duygularıdır. İnsanın insana ihtiyacı kalmadı.’’

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir